12:51 pm - Leroy Sane Kimdir
12:39 pm - Tammy Abraham Kimdir
12:27 pm - Jhon Duran Kimdir
12:46 pm - Ali Koç Kimdir
12:19 pm - Ahmet Necdet Sezer Kimdir
12:09 pm - Ayasofya Cami
12:41 pm - Güneş Kremi Tercihi
12:32 pm - Kene Yapışırsa Ne Yapmalıyım
12:04 pm - En Ucuz Tatil
5:43 pm - Barış Alper Yılmaz kimdir
Tarih boyunca hem Doğu’nun hem Batı’nın göz bebeği olan İstanbul’un siluetinde heybetiyle yer alan Ayasofya Camii, yalnızca bir yapı değil, aynı zamanda insanlık tarihinin ortak hafızasında yer eden bir medeniyetler mozaiğidir. Mimari estetiği, siyasi ve dini geçmişiyle Ayasofya, sadece taş ve harçtan ibaret bir yapı değil; bir çağın sembolü, bir dönüşümün tanığı ve bir kültürel miras anıtıdır.
Ayasofya’nın kökleri, Bizans İmparatorluğu dönemine kadar uzanır. İlk olarak 360 yılında İmparator I. Konstantintarafından inşa ettirilen yapı, o dönem basilika planlı bir kilise olarak hizmet vermekteydi. Ancak geçirdiği yangınlar ve yıkımlardan sonra bugünkü Ayasofya, 537 yılında İmparator I. Justinianus tarafından yeniden inşa ettirildi.
Yapımında 10 binden fazla işçinin çalıştığı, dönemin mühendislik harikası olan bu yapı, bin yıl boyunca dünyanın en büyük ibadethanesi olarak kabul edildi. Adı Yunanca “Kutsal Bilgelik” anlamına gelen Hagia Sophia, Bizans’ın dini ve siyasi merkezi haline geldi.
1453 yılında Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesiyle birlikte Ayasofya, camiiye çevrildi. Bu dönüşüm, yalnızca dinî değil aynı zamanda kültürel bir birleşmenin de sembolüydü. Fatih, yapının korunmasını emretti; minber, mihrap ve dört minare eklendi. Böylece Ayasofya, yaklaşık 500 yıl boyunca cami olarak hizmet vermeye başladı.
Bu dönemde Mimar Sinan tarafından yapıya güçlendirme amaçlı destek yapıları eklendi. Osmanlı padişahları, Ayasofya’ya çeşitli vakıflar kurarak yapının yaşatılmasını sağladı.
Cumhuriyetin ilanından sonra, Ayasofya’nın statüsü 1934 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla değiştirilerek müzeyeçevrildi. Bu karar, hem Türkiye’nin laiklik ilkesinin bir yansıması olarak hem de uluslararası kamuoyuna verilen barış mesajı olarak yorumlandı.
1935’ten 2020 yılına kadar Ayasofya, hem Müslümanlar hem de Hristiyanlar için ortak tarihsel mirasın bir parçası olarak milyonlarca ziyaretçiyi ağırladı. UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan yapı, eşsiz mozaikleri ve mimarisiyle bir sanat hazinesi olarak kabul edildi.
10 Temmuz 2020 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Danıştay’ı, 1934 tarihli müze kararını iptal etti. Aynı gün Ayasofya yeniden camii olarak ibadete açıldı. Ancak bu karar, yapının tarihsel ve evrensel mirasına zarar vermeden, ziyaretçilere açık kalacak şekilde uygulandı.
Bugün Ayasofya, hem ibadethane hem de turistik ziyaret alanı olarak hizmet veriyor. Mozaikler koruma altında tutuluyor, ibadet saatleri dışında tüm ziyaretçilere açık tutuluyor.
Kubbesi: 55,6 metre yüksekliğinde, 31 metre çapındadır. Döneminin en büyük kubbesi olarak mimarlık tarihinde çığır açmıştır.
İç Süslemeler: Altın mozaikler, hat yazıları, Osmanlı döneminden kalma levhalar ve Bizans figüratif mozaikleri bir arada bulunur.
Minareleri: Osmanlı döneminde eklenen dört minare, camii kimliğini yansıtır.
Taş ve Mermer İşçiliği: Anadolu’nun ve Akdeniz’in çeşitli bölgelerinden getirilen taşlarla yapılmıştır.
Ayasofya, tarih boyunca pek çok kimlik taşıdı: Kilise, camii, müze ve yeniden camii. Bu yönüyle sadece bir dinin değil; tüm insanlığın ortak mirası olarak kabul edilir. Ayasofya’ya bakmak, yalnızca taş bir yapıya değil; bin yılların üzerinden geçen tarihsel dalgalara, medeniyetlerin izlerine ve inançların birlikte yaşama çabasına tanıklık etmektir.
Ayasofya Camii, sadece mimari bir başarı değil; aynı zamanda tarihin, kültürün ve inançların kesişim noktasıdır. Her dönemin ruhunu taşıyan bu eşsiz yapı, geçmişiyle olduğu kadar bugünkü sembolik değeriyle de yaşamaya ve yaşatılmaya devam ediyor.